Türklerin bayraklaşmış şahsiyeti
Azerbaycan
edebiyatının en geniş
çapta bilinen ve hafızalarda yer eden
eserlerinden biri Ahmet Cevat'a (1892-1937) ait olan "Karadeniz" şiirdir. Bestelendikten sonra daha da popüler
hale gelen şiirin yazılış serüveni
hakkında bugüne kadar birçok
yorum yapılmış;
şiir çeşitli
yönleriyle şerh edilmiştir. Ancak hakkında yapılan
değerlendirmelerin doğruluğu,
şiirin popülaritesiyle
ters orantılıdır.
Ahmet Cevat'ın "Karadeniz"
adlı şiiri belgeler ve tarihi
veriler ışığında
yorumlandığında ortaya
bambaşka bir tablo çıkmaktadır.
Şiirle
ilgili üzerinde durulması gereken ilk nokta şiirin yazılış tarihidir...
Şiirin
ilk yazıldığı tarih
neden bu kadar önemlidir?
Çünkü bu tarih, şiirin ithaf edildiği kişiyi de bize vermekte ve
dolayısıyla şiirin
anlam dünyasını
kökünden değiştirmektedir.
Hüseyinzade Ali Bey'in arşivinden
çıkan el yazması
varyant Ahmet Cevat'ın, şiiri 1 Mayıs 1918'de kaleme aldığını gösteriyor.
Bu durumda şiirin Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na
girişi üzerine yazıldığı yorumunun
yanı sıra Kafkas İslam Ordusu'nun Bakü'yü kurtarmasının sonucunda
yazıldığı yorumları
da geçersizdir. Çünkü 1 Mayıs 1918'de Kafkas
İslam Ordusu henüz Bakü'ye girmemiştir.
Şiirin 1 Mayıs 1918'teki ilk varyantında
Ahmet Cevat'ın kullandığı, "Sevgili
Turan mefkuresine birinci yol gösteren
üstad Ali Bey Hüseyinzade Hazretlerine Takdim" ifadesi bu şiirin kime ithaf edildiğini
net olarak gösterir. Hüseyinzade
Ali Bey, Nisan 1918'te yapılması planlanan Batum Konferansı görüşmelerinde görevlidir.
Üstadının uzun bir aradan sonra Batum'a,
oradan da Gence'ye geleceğini duyan Ahmet Cevat
ona takdim etmek üzere bu şiiri kaleme
almış ve onu Türklerin bayraklaşmış şahsiyeti
olarak yüceltmiştir.
Şiirin Hüseyinzade'nin
arşivinden çıkan
varyantında geçen
"Batum olsun yol kurbanı" mısraı da bu gerçeğe işaret eder.
Hüseyinzade Ali Bey, henüz
talebe iken Osmanlı matbuatında
"Turan" adlı
şiiriyle ilk kez Türk birliği çağrısını yapan
kişidir. Ahmet Cevat'ın onu
"Sevgili Turan mefkuresine birinci yol gösteren üstat" olarak tanımlaması bu sebeptendir. Şairin Ruşen Eşref'in
Kafkasya'ya gelişi sebebiyle Azerbaycan gazetesine yazdığı
bir yazısında Turan'dan "vadedilmiş cennet" olarak söz etmesi onun da bu
fikri içtenlikle benimsediğinin; Türkler
için bir kurtuluş ümidi olarak gördüğünün
delilidir. Bu sebepten Ahmet Cevat'ın Turan fikrine ilk yol gösteren kişi olarak gördüğü
Hüseyinzade'ye, dönemin
bütün aydınları
gibi, büyük saygı duymasından daha doğal bir şey yoktur.
Hüseyinzade Ali Bey'in Türkçülük
fikirleri Turancılık
idealinin bir parçasıdır. Türk birliği ideali
de ilerleme fikriyle kol kola yürür.
"Türkleşmek, İslamlaşmak,
Muasırlaşmak" tezini
ortaya atan Ali Bey; aynı zamanda bu üç
ideali temsil eden üç
renkli Azerbaycan bayrağının fikir babasıdır. Bütün bunları bir
arada düşündüğümüzde
Ahmet Cevat'ın "Karadeniz" şiirinde onu neden bayrakla
sembolize ettiği ve bayraklaşmış bir şahsiyet olarak yücelttiği açıklık kazanır.
"Karadeniz" Hüseyinzade'nin
şahsında somutlaşan
bir vatan sevgisi şiiridir. Karadeniz, Batum'a doğru yola çıkan "Türk'ün bayrağına"
baktıkça çırpınır;
bayrakla özdeşleşen
bu şahsiyetin ayaklarına kapanmak ölümsüzlükle eş
değerdir. Çünkü Hüseyinzade vatan ve millet için çırpınan bir mücahittir. O yurdundan
yıllarca uzak düşmüştür; ancak
yüreği yine de yıllarca vatan için çarpmıştır.
Sonunda vefasını göstererek
gittiği yerden gelmektedir.
Uzak düşmüş dost elinden
İller
var ki çarpar
sinen...
Vefalıdır, geldi giden
Yol ver Türk'ün bayrağına!
Bu noktada şair "Yol ver Türk'ün
bayrağına" mısraıyla
Karadeniz'den Hüseyinzade'nin
Azerbaycan'a dönüşünü
kolaylaştırmasını ister. O tarihlerde Batum'dan, Tiflis ve Gence'ye giden yolların kapalı olduğunun çeşitli
kaynaklarda belirtildiğini
düşündüğümüzde şairin bu isteğinin sebebi de anlaşılmış olur.
"Türk'ün bayrağı" yurduna dönerken yoluna inciler dökülmeli; sağına soluna sırmalar düzülmeli;
fırtınalar kenara
çekilip ona yol vermelidir. Bu mısralar Ahmet Cevat'ın şahsında
o zamanın Azerbaycan gençlerinin Hüseyinzade'den
ne kadar büyük
beklentilerinin olduğunun
ispatıdır. Şair, şiirin
son dörtlüğünde Türk ilinden esen rüzgarın kendisine şiir ve selam söylediğini
ifade ediyor. Bu durumda Türk ilinden esen rüzgarın
da gayet şairane bir şekilde Hüseyinzade'nin
gelişiyle özdeşleştirildiği
görülür. Bu şiirin 1 Mayıs 1918 tarihli varyantının Hüseyinzade'nin arşivinden
çıkması yollar
kapalı olsa da onun Batum
Konferansı'ndan sonra bir şekilde Gence'ye ulaştığını
ve Ahmet Cevat'ın kendisine bu şiiri takdim
ettiğini düşündürmektedir.
Nitekim Hüseyinzade Ali Bey konferanstan sonra İstanbul'a döndüğünde
"Kafkasya'da Gördüklerim"
adlı bir makale de yayımlamıştır.
Bu da onun Batum Konferansı'ndan sonra Gence'ye de gittiğinin kanıtlardan biridir...
Mehdi Genceli (Türkiye)
Ədəbiyyat qəzeti.- 2022.-
19 noyabr.- S.14.